SON SAYI : Din ve İnsan Dergisi

SAYI : 3

TARİH : 2023

İSTATİSTİKLER

SON SAYI : Din ve İnsan Dergisi

SAYI : 3

TARİH : 2023

Bu makalede, rasyonel düşünce ile dil arasındaki ilişki, belirleyicilik açısından ele alınmaktadır. Bu ilişkide belirleyici unsur olarak rasyonel düşünceyi kabul edenlerle, dili kabul edenlerin görüşleri, genel hatları ile ortaya konulmaktadır. Ayrıca bu durum hem Batı düşüncesi hem de İslam düşüncesi bağlamında değerlendirilmektedir.

MAKALELER

Kur'an ve Sünette İdeal Alimin Şahsiyeti

Toplumsal şahsiyetleri tanımlamak için üretilmiş ?ideal tip? kavramı@@ toplumsal bir gerçekliğin kendisiyle test edildiği ve zihinsel bir inşanın ürünü olmakla birlikte olguya hükmedebilen analitik bir tasavvur olarak sosyolojinin önemli kavramsallaştırmalarından biridir. Böylece oluşturulan tipolojiler toplumsal şahsiyetlerin belirgin ve ayırt edici özelliklerini ortaya koyarlar. Bu kavramsallaştırma çerçevesinde İslam?ın temel naslarıyla vasıfları belirlenmiş ve hemen her zaman İslam toplumunda çok önemli bir toplumsal şahsiyet ve olgu konumunda bulunan ?âlim? gerçeğinin değerlendirmesini yapmak mümkündür. Hz. Peygamberin vefatına kadar olan süreç içerisinde naslarda belirlenmiş âlimin özellikleri esas alınarak, tasviri yapılacak belirgin ve somut bir ideal âlimin şahsiyeti, sonradan farklı toplumsal hayatlarda yaşanabilecek her âlim tecrübesini anlamak için bir prototip olma özelliğini taşıyabilir.\r\nİdeal alimin şahsiyetinin özelliklerini tespite yönelik yapılan bu araştırmada, birincisi kendi nevi şahsına münhasır yani doğrudan ilmi özellikleri, ikincisi de toplumda iyi bir Müslüman-insan olma özellikleriyle ilgili olmak üzere başlıca iki temel kategoride toplanabilecek vasıflarının bileşimi ile âlimin ideal bir toplumsal şahsiyet oluşturduğu sonucuna varılmıştır. Bu şahsiyeti oluşturan Kur?an ve Sünnettir. Kur?an ve Sünnet, bu ideal şahsiyetin prototipini farklı anlatım ve tasvir yöntemleriyle belirlemiştir. Kur?an ve Sünnette, o güne kadar yaşanmış ve içinde olumlu olumsuz örnekler barındıran ehli kitap âlim/uleması, peygamberlerin ve bazı hikmet sahibi insanların bu konudaki örneklikleri/beyanları ve doğrudan didaktik olarak âlimin vasıflarının öğretilmesiyle tipleştirilmiş ideal bir alimin tasvirinin yapıldığını söylemek mümkündür.

  • Yazarlar : Bekir GÜLTEKİN

    Sayfa No : 26

    Anahtar Kelimeler : D i n S o s y o l o j i s i , Â l i m , İ d e a l T i p , T o p l u m s a l Ş a h s i y e t

GÖRÜNTÜLE

Maniheizm'de Bir Töz Olarak Kötülük Ve Kötülük Konusunda I?nsanin Konumu

Dinler, insanı ilgilendiren bütün konularda kendi teolojik yapılarına uygun bir çözüm getirmeye çalışmışlardır. Bu konulardan birisi de hiç şüphesiz tarih boyunca insanların zihnini kurcalayan, kötülüğün temellendirilmesi problemi olmuştur. Düalist karakterli Maniheizm?de kötülük yaratılışın özünde var olan ve hayatın bütün boyutlarında kendini gösteren bir gerçeklik olarak kabul edilir. Kötülük, insan iradesi dışında cereyan eden ve ontolojik açıdan iyiliğin karşısında yer alan ezeli tanrısallığın doğurduğu bir sonuçtur. Maniheizm?de, makro ve mikro düzeyde tecelli eden bütün kozmik olaylar ezeli İki İlke bağlamında ele alınır. Mani?ye göre evrendeki her olay ve olgunun arka planında ontolojik açıdan kadim iki varlık vardır. Maniheizm, bu bağlamda her şeyin tek ilkeden çıktığını savunan monoteist tanrı tasavvuruna karşı mutlak düalist bir öğreti ile karşı çıkmaktadır. Karşıtlık temelinde zemin bulmuş bu teolojiye göre iyilik ve kötülüğün merkezinde insan yer almaktadır. Kötülük, insanı aşan bir gerçekliktir. Ancak insan, cismani açıdan kötülüğün menşei olsa bile özünde Işık Tanrısı?nın ruhuna sahip olduğundan kötülüğe karşı koyma ve onu bertaraf etme yeteneği vardır. Bu makalenin amacı, Mani dininin kötülük anlayışını ve kötülüğün insan yaşamındaki yansımalarını çözümlemektir.

  • Yazarlar : Mıhdat AKTULGA

    Sayfa No : 20

    Anahtar Kelimeler : D i n l e r T a r i h i , M a n i h e i z m , K ö t ü l ü k , R u h , İ n s a n .

GÖRÜNTÜLE

Ahlak - Makasid İlişkisi, Makasid Düşüncesinin Ahlak I?le I?hyasi

Biz ahlak hakkında konuşurken aslında dinin bizatihi kendisinden bahsediyoruz. Din ahlaktır, ahlak da dindir. Kim ahlakta senin önünde ise o kişi dinde de senin öndedir. Bu nedenle ahlak imana, iman da ahlaka götürür. Ahlaktan söz edildiğinde esasen dinin kendisinden bahsedilmektedir. Ahlakta önde olan dinde de öne geçer. Ahlakın İslami tasavvurda önemli bir yer tutmasının sebebi ?fıkıh usulü? ilmindeki mühim meselelerle çok sıkı bir ilişki içinde olmasıdır. Ahlâk, İslam fıkhının meselelerine hakim bir fenomen olduğu söylenebilir. Hiçbir ?fıkıh meselesi? ahlaktan kopuk değildir, ahlâk hesaba katılmadıkça makasıda ulaşmak mümkün değildir.\r\nMakasıdın ahlak ile ahlakın da makasıd ile ilişkisini konuşmak çok mühimdir. Aralarında güçlü ve ayrılmaz bir ilişki olduğu için@@ ahlâk Makasıdır, Makasıd da ahlâktır. Öyle ki makasıd daki beş küllî zaruriyyat, ahlâkî zaruretlerdir. Bu beş külli zaruriyyat ahlak olmadan korunamaz. Ahlakın gerçekleştirilmesi, ahlaka riayet, ahlakın muhafazası, ahlaktan yardım almak bütünüyle makasıdın bir parçası sayılır.\r\nBu noktadan hareketle alimlerin ?Şeriatın makasıdını tespit etme? fikrinden bahsetmeleri, makasıdı ahlakla boyamak anlamına gelmektedir ki, bu Dr.Taha Abdurrahman'ın tercih ettiği görüştür. Bu görüş tekrardan değerlendirilmeyi hak etmektedir çünkü makasıdın ahlakiliği sabittir, ahlakın da makasıd oluşu malumdur. Diğerleri ise ahlak ile ahlakın makasıd-ı şeria'daki külli zaruriyyat ile ilişkisinden bahsetmişlerdir.

  • Yazarlar : Vasfi ABUZİD

    Sayfa No : 20

    Anahtar Kelimeler : F ı k ı h , A h l a k , M a k a s ı d , F ı k ı h U s û l ü , İ h y â

GÖRÜNTÜLE

Haci Ahmed B. Seyyid El-bi?gavî Ve Terceme-i?'avâri?fu'l-ma'âri?f'te Semâ' Bahsi

Tarikatların kurumsal kimlik kazandığı 12. yüzyılda ?Şeyhu?ş-şuyuh? ünvanı ile anılan Sühreverdî önceki tasavvuf klasiklerinde esas alınan hususları, dönemindeki sorunlar çerçevesinde, sünnî merkezli orta yolu takip ederek ve diğer İslâmî ilimlerde kabul görmüş yetkinliği ile yeniden yapılandırmıştır. XV. yüzyıla gelindiğinde tekkelerde başucu kitabı olan 63 bölümden müteşekkil ?Avârifü?l-Ma?ârif? isimli bu eseri ilk defa Türkçe tercüme ederek Arapça bilmeyenlerin istifadesine sunan Hacı Ahmed b. Seyyid el-Bigavî?dir. Çalışmamızda Bigavî ve tercümesi ?Terceme-i Avârif?? hakkında bilgi verdikten sonra bu tercümenin 22., 23., 24. ve 25. bölümlerinde yer alan ?semâ?? bahsi ele alınmıştır. İlk dönem mutasavvıflarından bu yana semâ?ın ifade ettiği mânâlar, semâ?ın dayandığı kaynaklar, semâ? bahsinde ittifakla kabul gören hususlar, ihtilaf edilen noktalar ele alınmıştır. Ehl-i hakk ile ehl-i bâtılın semâ?ı ayırd edilmiş, semâ?dan uzak duranların, ona karşı çıkanların gerekçeleri ortaya koyulmuştur. Semâ?ın faydaları ve âdâbına uygun bir semâ?ın nasıl olması gerektiği belirtilmiştir. ?Raks ile semâ?? hususu ayrıca ele alınmıştır. Semâ?a dair tüm bu hususların Hacı Ahmed b. Seyyid el-Bigavî?nin penceresinden Sühreverdî?nin görüşleri doğrultusunda literatürde yer alan diğer görüşler ile karşılaştırılması amaçlanmıştır.

  • Yazarlar : Nebiye BUDAK

    Sayfa No : 24

    Anahtar Kelimeler : T a s a v v u f , S e m â ? , S ü h r e v e r d î , A v â r i f ü ? l - M a ? â r i f , H a c ı A h m e d b . S e y y i d e l - B i g a v î , T e r c e m e - i A v â r i f

GÖRÜNTÜLE

XVIII. Asir Osmanli Düşüncesinde Rüyetullah Ve Hâfiz Sâlih B. Süleymânin Rüyetullaha Dair Risalesi

Rüyetullah ilk dönemden itibaren akaid-kelâm metinlerinin temel konularından birini oluşturur. Sonraları daha ziyade Eş?arîler ve Mu?tezile arasında tartışılan ve mezhebî kimliği belirleyen bu konu ilk dönemde daha çok naklî deliller etrafında işlenmiştir. Ancak kelâmın felsefî iddiaları da kapsayacak biçimde genişlemesine paralel olarak rü?yetullah bahislerinde aklî-mantıkî ve vaz?î delillerin de yoğunlaştığı görülmektedir. Kelâmın bilimsel kimliğinin bir parçası olarak, bu metinler üzerinden optik ilmine dair teorileri takip etmek de ilgi çekicidir. Bu yazıda öncelikle XVIII. yüzyıl Osmanlı Düşüncesinde rü?yetullah meselesi şerh-hâşiye literatürü ile bu konuda yazılan eserler üzerinden takip edilecektir. Sonrasında ise içeriğinden hareketle bu dönemde yazıldığı tahmin edilen Hâfız Sâlih b. Süleymân?a ait rü?yetullah risalesi üzerinde durulacaktır. Bu risale hem tertibi hem içeriği hem de kullandığı deliller şeması bakımından ilgili literatürden ayrışmaktadır.

  • Yazarlar : Osman DEMİR

    Sayfa No : 24

    Anahtar Kelimeler : K e l â m , X V I I I . A s ı r O s m a n l ı D ü ş ü n c e s i , R ü ? y e t u l l a h L i t e r a t ü r ü , H â f ı z S â l i h b . S ü l e y m â n .

GÖRÜNTÜLE

Dini Eğilim Ölçeğinin Geliştirilmesi: Geçerlik Ve Güvenirlik Çalışmaları

Kamusal alanda özellikle deizm, agnostisizm ve pagan inançlarının yaygınlaşmaya başladığına olan inanç, din eğiliminin modern bir araç ile ölçülmesini gerektirmiş ve toplumsal zeminde bu araştırmanın gerçekleştirilmesinin önemini belirginleştirmiştir. Bu araştırmanın amacı, üniversite öğrencilerinin dini eğilim düzeylerini belirlemeye yarayan bir ölçek geliştirilmesidir. Bu kapsamda Muş Alparslan Üniversitesinde öğrenim gören 1404 öğrenci, çalışma grubunu oluşturmaktadır. Ölçeğin faktörlerini belirleyebilmek için Açımlayıcı Faktör analizi kullanılmıştır. Faktörlere ayrılan ölçeğin güvenilirliğini belirleyebilmek amacıyla, öncelikle ölçekler için önemli bir iç tutarlılık yaklaşımı olan Cronbach Alfa katsayısı formülü kullanılmıştır. Cronbach Alfa katsayısı sonuçları Bileşik Güvenilirlik katsayısı ile doğrulanmıştır. Ölçeğin yapı geçerliği, iki aşamalı hiyerarşik doğrulayıcı faktör analizi ile test edilmiştir. Bu çalışmalara ek olarak her bir alt ölçeğin açıklanan ortalama varyansı hesaplanarak modelin birleşim ve ayrışım geçerliği de belirlenmiştir. Sonuç olarak Dini Eğilim Ölçeğinin, üniversite öğrencilerinin dini eğilimlerini ölçebilecek nitelikte geçerli ve güvenilir bir ölçek olduğu görülmüştür. Ayrıca ölçek yalnızca din bilimleri alanına değil farklı bilim dallarına da katkı sağlayacak bir esnekliğe sahiptir.

  • Yazarlar : Mehmet Kamil COŞKUN, Ali BALTACI

    Sayfa No : 16

    Anahtar Kelimeler : D i n , D i n i E ğ i l i m , D i n i E ğ i l i m Ö l ç e ğ i , Ö l ç e k G e l i ş t i r m e

GÖRÜNTÜLE